.
 
  Anasayfa
  Demircan Videoları
  Demircan Kimdir
  Gönen Rehberi
  Sıkıntı Ve Stres Hallerine Çözüm
  Hastalık ve Musibetleri Veriliş Sebepleri
  Sinema Tv Yapımı
  Dini ve milli açıdan sinema tv
  Ziyaretçi defteri
  Boşuna Söylenmemiş Sözler
  İletişim
  Gönenden Yükselenler
  Gönen İğne oyası
  Gönen İş Ticaret Rehberi
  İmam Hatip Rehberi
  Köy Hayatı
  Köylerimizi Tanıyalım
  Müminlerin Temel Özellikleri
  Okunması Gerekli Yazılar
  Önemli Mevzular ve Ayetler
  Şifa Diyarı Gönen
  Üretici Rehberi
  Gönen
  Gönen İş Kulübü
  Oya Kampanyası
  Bana Ulaşın
  GönTam
  Türkiye İş Kulübü
  Aktif Yayınevi
  A.Kadir Demircan
  İnternet TV Birligi
Köy Hayatı

 

Roman
Köy Hayatı
Kırsalda Yaşam
 
 
A Kadir DEMİRCAN
 
2007
 
A Kadir Demircan
Araştırmacı Yazar
2008 Gönen Balıkesir Türkiye
Aktif Yayınları
İ l e t i ş i m
Telefonlar 0266.7726603 / 0266.7626793 / 05366062730
Mail Adresleri   a.kadirdemircan@hotmail.com 
Site Adresleri www.gonengontam.gen.tr   www.gonen-akadirdemircan-kesiftv-haber.org
Posta Çeki Hesabı  Kadir Demircan 101197
Merkez Adres: Reşadiye Mah 317 Sk Çiçekkent Sitesi Kanarya Apt C-8 Blok No:19 Gönen Balıkesir Türkiye
Hizmet Bürosu. Akçaali Mah. 20 Sk. Karatan iş Merkezi No:3 Gönen Balıkesir Türkiye
GönTAM ve A Kadir Demircan Televizyonları
 
EditörA Kadir Demircan 05366062730 0266.7726603 kesiftv@hotmail.com
 
 
İçindekiler
Köyde Hayat Oh Ne Rahat
En Sonunda Dönüş Yine Köye
Hiçbir Şeyim Olmasın Ama Köyde bir karış toprağım ve başımı Sokacak bir göz odam olsun
Köyü Neden emekliler tercih ederler.
Gençler neden köyde durmazlar, köyden kaçarlar
Köyden kente göçün asıl nedenleri
Şehirden köye göç
Köyde günlük hayat
Köylünün başlıca gelir ve geçim kaynakları
Köylerimiz nasıl şehir yapılabilir
Temiz ve modern bir köy nasıl oluşturulabilir
Niçin köyde yaşamak lazım
Köyde alternatif geçim kaynakları
Köyde yaşayanlara neden kız vermezler
Köylerdeki Sosyal Faaliyetler
Sağlık Açısından Köy Hayatı
 
Köyde Yaşam
Köyde veya diğer bir tabirle kırsalda yaşamaya devamlı hayran kalmışımdır, özlem duymuşumdur. Uzun süren memuriyet hayatı ve modern sayılabilecek büyük şehir yaşamları insan ve araba kalabalıkları hep beni sıkmıştır. Hafta sonu tatillerinde kendimi şehrin dışına atar, sabahtan akşama kadar köylerde, kırlarda bayırlarda, ormanların ıssız eteklerinde, dere kenarlarında gezer yorulur sonra eve gelirdim. Daha doğrusu kendimi kırsala vurduğumda şehre inmek, eve gelmek çok zor gelirdi. Hatta köylerden dönerken şehri tepeden görebileceğim bir tümsekte durur saatlerce arabanın içerisinde TRT 4 radyosundaki beraber ve solo türküleri dinler, ay ışığı nezaretinde şehri seyrederdim. Ertesi gün ise sabah erkenden kalkarak işe gitmek hiç işime gelmezdi. O pazartesinin gelmesini hiç istemezdim. Cumartesi Pazar hiç bitmesin, tatil hiç bitmesin, pazar pikniği hiç bitmesin, sonsuza kadar sürsün isterdim. Keşke köyde yaşasaydım o zaman hiç pazartesi sendromum olmayacaktı. Doğa ile sağlıkla huzur ile iç içe olacaktım. Kötüleri, riyakârları, sahtekârları orada hiç görmeyecektim. Orada onlardan emin olarak daha huzurlu yaşayacaktım. Büyük şehirde yaşarken de aynı şeyi yapardım. Hep kafamdaki plan, bir gün mutlaka memleketime döneceğim, memleketimin kırlarında, köylerinde, dağlarında günlerimi geçireceğim. Köyümdeki eski küskü evde iki bükülüp altıma da çirik atıp yatıp uyuyacağım derdim.
İlçeme yerleştiğimde bu hayalimi kısmen gerçekleştirdim. Ara sıra köyüme gider, harmanda altıma kalın yorgan atarak döşek yapar yine üstüme bir yorgan örterek ay ışığını seyrede seyre de uyurdum. Ama yinede o tamamen köyde kırsalda yaşama hayalimi ve ateşimi söndüremezdim. Kararsızdım, kafama koyduğumu hemen uygulamaya koyacak kriterler oluşmamıştı, birden de oluşturamıyordum. En iyisi gemileri yakıp gelmekti. Sonra emekli olunca gelirim, bu hayalimi gerçekleştiririm diye kendimi teselli ediyordum.
Gördüğüm herkese köyde yaşamayı, köye yerleşmeyi tavsiye ediyor, birebir sıkı sıkı öğütlüyordum. Çoğu haklısın, doğru söylüyorsun, bende aynı şeyleri düşünüyorum diyordu. Yine ben bastırıyordum, vücut dili hitabetiyle birlikte edebiyat parçalamaya. Bak kardeşim köylerimizi kent yapalım, şehre dönüştürelim. Sen kaçarsan, o kaçarsa, bu kaçarsa köyde kimse kalmazsa yaşam da olmaz. Neticede insan ne kadar yalnız yaşamayı arzulasa da bu bir saat, bir gün, bir hafta veya taş çatlasın bir ayı geçmez. İnsan yanında sesini soluğunu duyacak bir insan varlığı ister. Hayvanlar her zaman insanın yerini tutmaz. Onlarla sanal olarak dertleşebilirsin, sohbet edebilirsin ve anlıyorlar zannederek kendi kendini kandırırsın.
Bak kardeşim, varsa köyde yıkık dökük bir evin yap onu tamir, bir göz oda da olsun, ayda birkaç günde olsun gir içerisine otur, yerleş, kal, yaşa orada. Bu senin psikolojine, sıkıntı ve dertlerine çok iyi gelecek. Veya en azından hayatı anlayacak ve tanıyacaksın, üstelik derin bir tefekküre dalacaksın.
Kahvesine çık çay iç, camisine git namaz kıl, mezarlığına git geçmişlerinin ruhuna bir fatiha oku ve mezarların arasında uzun uzun durarak tefekkür eyle, ağaçlardaki kuş, otlardaki böcek seslerini dinle.
İkindiden sonra akşamüzeri koyun otlatan Ahmet amcanın yanına git selamünaleyküm de, halını hatırını sor. Halinden memnun olup olmadığını sor. Bak gör elindeki radyosuyla ülkede olup bitenlerin tamamından haberinin olduğunu ve hükümetin sonunun ne olacağını, cumhurbaşkanının kim olacağını, bu pahalılığın nereye kadar gideceğini, dış ülkeye asker gönderilip gönderilmeyeceğini öğren ondan.
Sonra git avlusu başına tarladan ineklerini çıkararak sağım için yola düşen Hatice teyzeye selam ver. Dinle ondan torunlarının şehre kaçıp gittiklerini ve her gün kendinden harçlık alarak kendisini bitirip tükettiğini dinle. Süt fiyatlarının yükselmediğini ve lençberliğin artık çok zor olduğu sızlanmalarını dinle.
Anlatsın sana bir çırpıda bütün ülke şartlarını, insanların durumlarını. Hemen kursun geçmişle, eski günlerle şimdiki günlerin arasındaki uçurumu.
Köye girerken selam ver hasan agaya. Köyün kenarındaki iki dönümlük bahçesinin avlusunu yapıyor. Kaçak kestiği ve sonra sabah erkenden getirdiği pıynar çırpısıyla avlu yapıyor. Bahçeye köyün tavukları ve hayvanları girmesin diye. Zavallı adam, her üç senede bir o avluyu tazeler. Hesap ettim 25 senede 9 defa avlu yapmış ve en az 70 gününü oraya harcamış hasan aga. O kadar kestiği orman da cabası. Halbuki 25 sene önce iki römork briket alıp yapsaydı avluyu bir kere, artık ölünceye kadar kendi rahat edecek, öldükten sonrada çocukları babamızdan Allah razı olsun diyeceklerdi. Yani hem boşuna emek ve zaman harcamayacaktı hem de dua alacaktı anlayacağınız.
Daha sonra köye in, akşam ezanı yaklaşıyor namazını cemeatle kılar daha çok sevap kazanırsın Birde bakarsın bakalım, köyün ihtiyarlarından kaç kişi saf oluşturmuş. Zaten köyün gençlerini göremezsin, onların akşamüzeri önemli işleri olduğu gibi diğer zamanlarda da çok işleri vardır. Ancak cumadan cumaya elleri değer ve camide cemaatte boy gösterirler.
Bak köyün imamı Ahmet hoca çok iyi bir insan, mübarek bir adam. Yani diğer bir tabirle Allahın adamı. Abdestini almış, caminin ışıklarını yakmış camiye gelenlerin verdiği selamları alıyor. Sen köye ara sıra veya ilk defa geldiğin için, merak etme seninle daha fazla ilgilenecek. Namazdan sonrada seni yalnız bırakmayacak ve evine yemeğe davet edecek, yemekten sonrada kahvede çay ısmarlayacak. Yatsı namazına yakın da muhtar gelecek oda seninle iyi hasbıhal yapacak, çay söyleyecek. Sonra yatsı ezanı okunmaya başlayacak ve hocayla kalkıp namaza doğru ilerleyeceksiniz. Muhtar sizinle kalkmayacak tabiî ki ondan namaz için musade isteyeceksiniz. Ne olacak beynamaz muhtar, ama yinede hocayla araları çok iyi. Hocayı her halükarda koruyor, savunuyor tutuyor ve ona her türlü desteği veriyor. Namaza gelmesin önemli değil, mert ve delikanlı adam. Hocada onu seviyor, çok memnun ama hoca muhtar için ama demeden de geçemiyor. Onu şu namaza bir türlü başlatamadım diye ekliyor.
Yatsı namazından sonra, tekrar kahveye dönüyorsun. Tabii, sen misafirsin kahveye girdiğinde herkes sana hoş geldin deyip masasına buyur edecek. Yaşlı yaşlı adamlar, ayağa kalkıp sana yer veriyorlar. Gözlerin yaşarıyor adeta, gururlanıyorsun, ulan ben ne büyük adamışım da haberim yokmuş diyorsun kendi kendine. Köylü ama asaletli adamlar, adam gibi adamlar, okumamış ama hayat mektebi denen şeyde eğitilmiş insanlar. Birkaç tane zibidi genç seninle ilgilenmemiş se, sende onlarla ilgilenmeyiverirsin olur biter. Onlar daha büyüyecekler, askere gidecekler, oradan adam olup dönecekler. Daha sakalları bile yeni yeni çıkmaya başlamış. Yarın akşam nerede düğün var, nasıl gidecekler onun sohbetine koyulmuşlar, bize göre boş bir sohbet, içi ceviz kabuğunu bile doldurmaz. Onlara göre o konuşmalar çok önemli. Zamanında bizde onlardan farklı değildik ama. Nedense çabuk unutuyoruz o günleri. Merak etme onlarda düzelecekler. Köy işte böyle dostum. Seni adam ve insan yerine koyarlar, sana değer verirler. Orada insan olduğunu, adam olduğunu anlarsın. Dostluğu, saygıyı, sevgiyi, insanlığı görürsün. Nede olsa modern toplumun modern şehrinde sahtekâr, riyakâr ve menfaatçi dostlarının arasından bir günlüğüne de olsa sıyrılmışındır, adeta felekten bir gün çalmak denir buna. Korkma, o insanlardan sana hiçbir zarar gelmez. Onların kalbinde kötülük, entrika, fenalık tuzakları kurmak, şeytani planlar yoktur. Tabiiki her sepette mutlaka bir veya birkaç çürük elma çıkabileceği gibi, onların içerisinde de bozuklar çıkabilir. Ama unutma bir söz vardır istisnalar kaideyi bozmaz.
Sen emekli olduktan sonra köye yerleşmek istersen tabiiki bu senin için çok daha uygun olur.
Maaşın var, hayvanla, tarla toprakla uğraşmayacağım, kafamı dinleyeceğim dersen sen bilirsin. Ancak şunu da unutma, nerede olursan ol mutlaka bir şeyler yapmalısın, meşgul olmalısın, bir iş yapmalısın. Çünkü çalışmak ibadettir dinimizde. Atalarımız da çalışan demir küf tutmaz demiştir. Mutlaka topluma faydalı olmaya devam etmelisin. Beşikten mezara kadar ilim, boş kalmamak ve paslanmamak için çalışmak, iki günü birbirine eşit tutmamak. Topluma faydalı olacak bir meşgale bulmalısın.
 Mesela cami bahçıvanı olabilirsin, kahveyi çalıştırabilir, küçük bir bakkal açabilirsin. Köy biraz büyükse internet kafe de kurabilirsin. Dernek kurup kültürel, sosyal, sportif faaliyetler yapabilirsin. Varsa tarlan bağın bahçen meyvecilik ve fidancılık yapabilirsin. En güzeli arıcılık kursuna gidip bal üretimi de yapabilirsin.
Köy hayatı çok güzel dostum. İnan ben onyedi sene Ankara’da yaşadım. Sonra attım kendimi küçük kasabama, daha sonra saldım kendimi köyümün çayırlarına, ormanlarına, üfül üfül meltem rüzgarı esen kel tepelerine.
 
 
 
 

 
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol